31 Mart 2010 Çarşamba
Gerçekleri Görmenizi İstiyorum
GUZELDİYARLAR
30 Mart 2010 Salı
SBS
Göz Rengine göre Tavsiyen
Durağan olmayı sevmeyen, enerji dolu, karar verme yeteneğine sahip, pozitif, eli açık kişilerdir. En büyük kusurları gerçeği görmekte zorlanıp hayalperest oluşlarıdır. Çevreleri tarafından da çok sevilirler…
Yeşil gözlüler:
Sevdiklerini kırmayan bir yapıya sahip olan yeşil gözlüler, çok sinirli olmalarına karşın bunu bastırabilmeyi başaran ve kırıcı olmamaya özen gösteren kişilerdir. Duygularını, kontrol altına almayı başarabiliyorlar…
Ela gözlüler:
Ela gözlü insanların, sezgileri son derece kuvvetli. Yumuşak başlı ve anlayışlı olan ela gözlüler, gururlarına aşırı düşkünler ve gururları incindiğinde ne olursa olsun asla affetmiyorlar…
Koyu kahverengi- siyah gözlüler:
Olaylar karşısında çabuk heyecanlanan siyah gözlü insanlar duygusal yapılarıyla bu olumsuzluğu her zaman yaşıyorlar. Hem sevgisi hem de kindarlığı çok fazla olan siyah gözlüler, hassas bir kalbe sahipler…
Açık kahverengi gözlüler:
Her ortamda özel hayatlarına ait detayları anlatmaktan çekinmeyen kahverengi gözlüler, art niyetsiz insanlar. En büyük olumsuz yanları dünyaya kapalı gözle bakmaları. Çoğu kez hayal kırıklığı yaşayabiliyorlar…
Şahsen ben açık kahverengi gözlülerdenim. Ama en başında kendime ne yakıştırdığımı daha çok öneme alırım. Yinede bu tavsiyelere bir bakalım :)
Su Tasarrufunun Önemi
• Mesela 1 kg pirincin yetişmesi için 2.000 ile 5.000 litre arasında su gerekmektedir.
• 1 kg buğdayın yetişmesi için 1.000 litre su,
• Hayvanlarda 1 litre süt üretilmesi için 2.000 ile 4.000 litre,
• 1 kg şeker için 3.000 litre,
• 1 kg kahve için 20.000 litre su gerektiği ortaya çıkarılmıştır.
• Yediğimiz bir hamburgerin içindeki besinler (et, un, salça, peynir vs.) için gerekli su miktarının ise 11.000 litre,
• Bir çay kaşığı şeker için 50 bardak,
• İçtiğimiz 1 fincan kahve için tam 1.120 bardak,
• Giydiğimiz bir penye tişörtün pamuğunu yetiştirmek için 7.000 litre su gerektiği dikkate alınırsa , bu önemli bilgilerden sonra su tüketimi konusunda ne kadar hassas davranmamız gerektiğinin kanısına varmış olmalıyız.
Su kaynaklarının verimli kullanılması, suyun israf edilmemesi ve böylece dünyada su dengesinin bozulmaması için elimizden gelen her gayreti göstermeliyiz.
29 Mart 2010 Pazartesi
Anadolu Uygarlıkları
Erzurum il merkezinin 15 kilometre kuzeybatısında, Ilıca ilçesi sınırları içinde yer alan Karaz, yaklaşık 15 metre yüksekliğinde ve 200 metre çapındadır.
Karaz'da ilk kazılar 1942-44 yılları arasında Türk Tarhi Kurumunca gerçekleştirilmiştir. Kazılar sonucunda, Osmanlı, Bizans, Demir Çağı ve İlk Tunç Çağı kültürlerinin varlıkları saptanmışıtır. Karaz'ın en ilginç yanı M.Ö. 3000'li yıllar olarak tarihlendirilen Filistin'deki Kirbet ve Kerak yerleşimlerinde görülen kabartma bezekli çanak çömleklerin benzerlerinin burada İlk Tunç Çağında kullanılmaya başladığının saptanmasıdır. Kazılarda bulunan çanak çömlekler siyah astarlı, çok parlak perdahlı, geometrik çizgilerle kaplıdır. Bü tür kaplar tüm Doğu Anadolu'daki yerleşim yerlerinde de bulunmuştur ve Karaz Çanak Çömlek Kültürü adı verilmiştir. Karaz kültürü yukarıda da bahsedildiği üzere Filistin'e kadar yayılmıştır.
İlk Tunç Çağında, tarım ve özellikler hayvancılıkla uğraşan Karaz halkı, taş temelli, kerpiç duvarlı ve dün damlı binalar inşaa etmişlerdir.
28 Mart 2010 Pazar
27 Mart 2010 Cumartesi
Müzik Önerileri
Sıla-Dan Sonra
Sezen Aksu - Hoşgeldin
Hepsi de birbirinden güzel. Peki sizce en güzeli hangisi ? Benim gibi yapın
Örnek: Sinan Özen %75 beğendim
Sıla-%89 beğendim
Sezen Aksu-%65
26 Mart 2010 Cuma
25 Mart 2010 Perşembe
23 Mart 2010 Salı
18 MART
18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Mehmet Akif ERSOY
Bu şiiri düz okumayalım bu şiirin ne anlamlar ifade ettiğini ya da anlatmak istediği mesaja bakalım. Bir bayrak kazandırmak ülkedeki insanların mesut mesut uyumasını sağlamak için ülkesini koruyanlar vardı geçmişimizde. Bizim bugün yaptıklarımız doğru mu ne kadar doğrumuz var ne kadar yanlışımız var bir dakika düşünmenizi istiyorum. Aşağıdaki İSTİKLAL MARŞI'mız hangi ortamlarda hangi koşullarda yazıldı bir düşünün. Ve en azından oyun oynamanın yanında bununla ilgili araştırmalar da yapın diyorum. Ve İSTİKLAL MARŞImız.
İSTİKLAL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!
MEHMET AKİF ERSOY.
22 Mart 2010 Pazartesi
Walt Disney ve Başarı Öyküsü
1901 yılında ABD´´nin Chicago kentinde doğdu. O kadar fakirdi ki karnını doyuracak parayı dahi bulamıyordu. Babası çok hastaydı. Annesi oğlu Disney´´e güveniyordu. O da ne iş bulsa çalışarak yemek için para kazanıyordu. Aslında belli bir mesleği olmadığı için iş bulması da kolay değildi. Pek çok iş yerinden geri çevriliyor ancak gazete dağıtıcılığı ve ambulans şoförlüğü gibi geçici işler bulabiliyordu. Bu arada babasının durumu daha da ağırlaşmıştı. Babasının sırf yeterli parayı bulamadıkları için hayatını kaybettiğini düşünen Disney bu yüzden uzun süre kendini suçladı.
Bu arada gözüne çarpan bir ilandan esinlenerek bedava sanat kurslarına katıldı. Çizimini geliştirdi. Bazı ajanslara minik çizgi filmler çizdi ama para kazanamadı. Hollyvvood´´a gidip şansını denemeye çalıştı. Bir çok çizim yapmasına rağmen bir türlü tutturamıyordu. Hâlâ parasızdı... Ama bu meteliksiz gecelerden biri, ona hayatını değiştirecek yaratığı getirecekti. Geceleri çalıştığı bir depoda minik bir fareyle tanışmıştı. Onunla ekmeğini paylaşıyor, dakikalarca seyrediyordu. Farenin dans eder gibi ilginç hareketler yapması Disney´´e ilham verdi ve bir gece onu kağıda çiziverdi... Dünya çocuklarının sevgilisi Mickey Mouse işte o gece doğdu. Walt Disney artık ünlü ve zengin bir adamdı.
Hayatı
Walter Ellas Disney (5 Kasım 1901 - 15 Aralık 1966), Amerikalı prodüktör, yönetmen, senarist, ses aktörü ve animatördür.
Uzun yıllar önce, Kansas City’de bir genç, gazete gazete dolaşıp çizdiği karikatürleri satmaya çalışıyordu. Ama bütün yazı işleri müdürleri sanki ağız birliği etmiş gibi, biraz da kaba bir dille, ona aynı şeyi söylüyorladı:
“Karikatüre yetenekli görünmüyorsun, neden bu işi unutup başka başka şeyler denemiyorsun?”
Ama karikatür, gencin hayatının rüyasıydı. İnsan biricik rüyasını, gayesini nasıl unutabilirdi? O karikatürü bıraksa bile, karikatür onu bırakmıyordu ki; geceleri rüyalarına giriyor, onu daha fazla yakalayıp kendine çekiyordu. Sonunda mahalli kiliselerden birinin rahibi, genci kilisedeki faaliyetlerin resimlerini çizmesi için küçük bir ücret karşılığı işe aldı. Ama çiçeği burnunda sanatçının bir stüdyoya ihtiyacı vardı. Hem resim çizebileceği hem de uyuyabileceği bir yer lazımdı ona. Allahtan ki , kilisenin eski garajı vardı; ama garaj kelimenin tam anlamıyla farelerin istilası altındaydı. Genç, burada yaşamak zorundaydı. Ama günlerini birlikte geçirdiği bu farelerden birisi, tıpkı o genç sanatçı gibi dünya çapında şöhrete kavuşacaktı.
Dünyanın her tarafında tanınan bu fare Mickey Mouse, genç sanatçı ise hayatının rüyasını asla terk etmeyen Walt Disney'di.
Flora Disney ve Elias Disney'in oğluydu ve 3 erkek ve 1 kız kardeşi vardı. Kardeşi Roy O. Disney ile beraber Walt Disney Productions'ı kurdu ve şirketi dünyanın en ünlü film üreticilerinden biri oldu. Kurduğu şirket The Walt Disney Company, şu an yıllık 30 milyar dolar geliri olan bir medya devi haline geldi.
Walt Disney genelde bir film prodüktörü ve şovmen; ayrıca animasyon ve Theme Park (bir temayla ilgili lunapark) tasarımlarıyla biliniyor. 48 kez Oscar'a, 7 kez de Emmy'e aday oldu. Hala da en fazla Oscar'a aday olan şahıstır. Diane ve Sharon isimli iki kızı vardır.
Walt Disney ve çalışanları, dünya'nın en ünlü prodüksiyonlarını üretti. Disney'in iç kişiliği olarak görülen, farelerden korkmasına rağmen Mickey Mouse da başta olmak üzere, Disneyland ve Walt Disney Resort gibi mekanlar da onun eseridir.
Walt Disney; Orlando, Florida'daki Walt Disney World açılmadan bir kaç yıl önce gırtlak kanserinden 15 Aralık 1966'da öldü. 1983 den bugüne DİSNEY CHANNEL ADINDA BİR TELEVİZYON KANALI YAYINLANIYOR. VE DİSNEY KARAKTERLERİ ARTIYOR.
21 Mart 2010 Pazar
Nevruz Bayramı
Orta Asya'dan Balkanlardaki uluslara kadar çok geniş bir bölgede yerel renk ve inançlarla kutlanan Nevruz, her ulusun kendi kültür değerleriyle özdeşleştirip sembolleştirdiği, özü itibariyle baharın gelişinin kutlandığı coşkuyla karşılandığı bir gündür.Yaşadığı geniş coğrafyada doğa ve çevrenin uyanışının kutlandığı Nevruz Bayramı'nın Anadolu'da ve Türk kültürünün yayıldığı bölgelerde de son derece köklü ve zengin bir geçmişi vardır.
Nev(yeni) ve ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen ve YENİGÜN anlamını taşıyan Nevruz, kuzey yarımkürede başta Türkler olmak üzere bir çok halk ve topluluk tarafından yılbaşı olarak kutlanır.Gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart'ta güneş göçmen kuşlar gibi kuzey yarımküreye yönelir. 21 Mart ile birlikte havalar ısınmaya, karlar erimeye, ağaçlar çiçeklenmeye, toprak yeşermeye, göçmen kuşlar yuvalarına dönmeye başlar.Bu nedenle 21 Mart bütün varlıklar için uyanış, diriliş ve yaradılış günü olarak kabul edilerek, Nevruz/YENİGÜN bayramı adıyla kutlanır.
Orta Asya'da yaşayan Türkler, Anadolu Türkleri ve İranlıların yılbaşı olarak kabul ettikleri güne Nevruz adı verilir ki, yeni gün anlamına gelir. Gece ve gündüzün eşit olduğu Miladi 22 Mart, Rumi 9 Mart gününe rastlamaktadır.Nevruz-i Sultani, Sultan Nevruz, Sultan Navrız, Navrız, Mart Dokuzu gibi adlarla da anılmaktadır.