|
30 Nisan 2009 Perşembe
29 Nisan 2009 Çarşamba
ÇOK ÜZÜLDÜM! :(
28 Nisan 2009 Salı
27 Nisan 2009 Pazartesi
SİTEMLE İLGİLİ!
GUZELDİYARLAR...
25 Nisan 2009 Cumartesi
SEVGİLİ ARKADAŞLAR MERHABA;
BİLİYORUM SİTEMDE ÇOK EĞLENİYORSUNUZ. BEN BU İŞİ SİZİN CANINIZIN SIKILMAMASI İÇİN VE ÇOK ZEVKLİ BİR İŞ OLDUĞU İÇİN YAPIYORUM.
CANINIZIN SIKILMAMASI İÇİN ELİMDEN GELEN HER ŞEYİ YAPIYORUM. ŞİMDİ AKLIMA BİR ŞEY DAHA GELDİ. HER SABAH KALKTIĞINIZDA GÜZEL VE KOMİK FIKRALARLA UYANMAYA NE DERSİNİZ?
TEK YAPMANIZ GEREKEN ŞEY seyda0398@hotmail.com ADRESİNE MAİL İLE BEN FIKRA İSTİYORUM! YAZMANIZ YETERLİ EĞER BUNU YAZARSANIZ SİZE HER SABAH KOMİK FIKRALARLA GÜLDÜRECEĞİM :) AMA EĞER BEN FIKRA İSTİYORUM! YAZMAZSANIZ SİZE YOLLAYAMAM. YALNIZ BU FIKRA OLAYI 1 YIL GEÇERLİDİR. 1 YIL GEÇTİKTEN SONRA FIKRA İSTERSENİZ TEKRAR BANA BEN FIKRA İSTİYORUM! YAZMALISINIZ. EĞER FIKRA İSTEMEZSENİZ BEN ARTIK FIKRA İSTEMİYORUM! YAZMALISINIZ. 1 YIL GEÇTİKTEN SONRA BEN FIKRA İSTİYORUM YAZMAZSANIZ BUNDAN SONRA SİZE FIKRA YOLLAYAMAM. EĞER BANA ABUK SUBUK ŞEYLER YAZARSANIZ BU YAPTIĞINIZ ÇOCUKLUK OLUR.
NOT:BANA www.hotmail.com DAN MESAJLARINIZI GÖNDERİN. MSN DEN DEĞİL! YOKSA FIKRA YOLLAMAM. BAŞKA İSTEKLERİNİZİ DE BELİRTEBİLİRSİNİZ.
SHAKIRA
24 Nisan 2009 Cuma
23 Nisan 2009 Perşembe
23 Nisan BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!
23 Nisan (İ.Hakkı TALAS) |
Bugün sen de bayrağım, Daha şanlı dalgalan. Bugün büyük bayramım Bugün 23 Nisan. Bugün başta talihim Ve milletim uyandı Ankara’nın bağrında Bir sönmez ateş yandı. Aydınlattı yurdumu Dağıldı alev alev Bugün kalktı ayağa Uyuklayan koca dev. Bugün bana Ata’mdan En büyük bir armağan. Bugün büyük bayramım Bugün 23 Nisan... İ.Hakkı TALAS |
23 NİSAN OYUNU
---23 NİSAN ÇİÇEKLERİ--- | |
23 NİSAN ÇİÇEKLERİ Oynayanlar: Çiçekçi kız Birinci çocuk İkinci çocuk Hizmetçi Katip Menekşe Lâle Gül Müşteri Çiçek korosu (Bu roller, uygun görülen kız ve erkek çocuklara verilir.) (Sahne: Çeşitli çiçekleri satan bir dükkân içi… Raflarda, vitrinde saksı saksı çiçekler görünmektedir. Ortada ve ön Plânda çiçek kılığına girmiş çocuklar öbek öbek yer atmışlardır. Dükkânın sahibi çiçekçi kız, elindeki süzgeçli, küçük bahçe kovasıyla canlı çiçeklere su verirken perde açılır.) ÇİÇEKÇİ KİZ - (Şarkıyı söyler.) Bir gün sizi sulamasam, Hemen bana küsersiniz. Tatlı, baygın kokunuzu, Ne de çabuk kesersiniz. Gül yüzünüz hiç solmasın, Kalbinize dert dolmasın. Çiçek açın durmadan siz. Neşenize son olmasın. Şu güzel çiçeklerin, havaya, suya bizim gibi muhtaç olduklarını nasıl unutuyorum, bilmem ki. Biri gelip de çiçeklerimin boyunlarını bükük görse yüreğime iner… (Bîr canlı çiçeğe yaklaşır.) Ah benim bahar kokulu karanfilim! Katmer katmer nasıl da açmışsın… Baygın kokun insana ılık yaz akşamlarını hatırlatıyor… (Başka bir çiçeğe geçer.) Ne o, bana dargın mısın yoksa? Suyunu biraz geciktirdim, diye yüzüme bakmıyorsun… Ah benim nazlı kızım; mis kokulu sarı fulyam… Gel, barışalım… (Sever, okşar, koklar.) Oooh! İçim açıldı. Ne iyi çiçeksin sen… (Bir başka saksıya doğru eğilir.) Bak hele. Boyun büküp naz etmeyi sen de fulyadan mı öğrendin? Yazık sana… Bir gün suyunu unuttum diye somurtuyorsun… Neşesizlik sana hiç yakışmıyor kızım… (Okşar.) Gül bakayım, gül, gül… Hah şöylee… Seninle de barıştık… (Başka bir çiçeğe daha geçer.) Aferin sana! Çiçek olunca senin gibi olmalı. Bir gün suyunu unuttum diye somurtmak, boyun bükmek ne oluyormuş sanki? Sen zaten bir hafta su görmesen bile aldırmazsın, bilirim… Tam unutkanlara göre bir çiçeksin. Bir fincan su bir hafta yeter sana… Sabrın sonu selâmettir derler. Sana şimdi bol bol su vereyim de hak geçmesin… (Sular) Al, bu da benden caba. (Bu sırada Dükkân kapısının çıngırağı çalınır. İçeriye hizmetçi kıtıklı, kambur biri girer. Çiçekçi kız kovayı bir kenara bırakır, gelen müşteriyi karşılar.) ÇİÇEKÇİ KIZ - Buyurunuz efendim… Bir şey mi arzu ettiniz? HİZMETÇİ - Benim arzumun lâfı mı olur a kızım… Bizim efendi beni gönderdi. Tabii kendisini tanırsınız… ÇİÇEKÇİ KIZ - Hayır, tanımıyorum efendim. Kimden bahsediyorsunuz? HİZMETÇİ - Canım, bizim efendiyi tanımayan yok ki. Abdurrahman efendi dediler mi nah! diye parmakla gösterirler… (Elindeki parayı sallayarak) Bu parayı sana o gönderdi. ÇİÇEKÇİ KIZ - Çiçek mi istiyor? HİZMETÇİ - Hee.,. Çiçek İstiyor emme, en güzellerinden bir paket… Şey… Paket mi poket mi işte bir şey yapsın, dedi… (Çiçekçi kız buketi hazırlarken, hizmetçi söze devam eder.} Bizim efendi pek kurnazdır doğrusu… (Gülerek) Bu çiçekleri ne yapacak biliyon mu? ÇİÇEKÇİ KIZ - Nerden bileceğim… HİZMETÇİ - öyle ya, nerden bileceksin… Bizim efendinin haşarı bir çocuğu var. Bir dediğini iki etmiyor ama, o da inadına tembel mi tembel, yaramaz mı yaramaz… Karnelerinde zayıftan başka notu yok… Bu gidişle sınıfta kalacak, diyorlar… Bizim efendi bir çare düşünmüş. Bu çiçekleri çocuğun öğretmenine götürecek. Allem edecek, kallem edecek, o haylazın sınıfı geçmesi İçin öğretmenine dil dökecek… ÇİÇEKÇİ KIZ - (Demetlediği çiçekleri tekrar yerine koyar.) Yaaa, maşallah… Sizin efendinin buluşuna diyecek yok doğrusu… HİZMETÇİ - (Anlamaz) Dedim ya çok kurnazdır, insana külahı ters giydirir… ÇİÇEKÇİ KIZ - Fakat doğruluktan, görevine bağlılıktan başka bir şey düşünmeyen öğretmeni hiçbir zaman kandıramaz.., öğretmenler çıkar peşinde koşmazlar. Doğruluktan şaşmazlar. Ellerine teslim edilen vatan yavrularının hepsini bir anne, bir baba sevgisiyle severler. Çalışanlarla çalışmayanları ayırırken bir yargıç kadar ince eleyip sık dokurlar… Doğru bildikleri görüşten, vicdanlarının emrinden hiçbir zaman ayrılmazlar… Sizin efendi, öyle sakat çarelere başvuracağı yerde çocuğunu çalıştırmanın çarelerini düşünseydi daha iyi ederdi… HİZMETÇİ - Kızım, o bizim neyimize gerek… Hele sen şu çiçekleri ver de ben gideyim… ÇİÇEKÇİ KIZ - Benim çiçeklerim çok duyguludur. Öyle her yere gitmezler. Hele böyle tembel çocuğunu kurtarmak için kurnazlık düşünen bir adamın eline düşmek istemezler… Ama bir kere kendilerine solayım istersen… (Hizmetçi şaşkın şaşkın bir kıza, bir çiçeklere bakar.) ÇİÇEKÇİ KIZ - (Çiçeklerin ortasına geçer ve sorar) Benim sevgili, nazlı çiçeklerim, konuştuklarımızı duydunuz… Abdurrahman efendiye gitmek ister misiniz? ÇİÇEKLER - (Hep bir ağızdan) Dostumuzla düşmanı, Biz görmeden tanırız. Fenalığa bir Âlet, Olmaktan utanırız. HİZMETÇİ - (Ellerini havaya kaldırıp kaçar.) Uy anam! Ben yanlış gelmişim… (Çiçekçi kız, kaçan hizmetçinin arkasından güler. Sonra döner, raftan bir çiçek budama makası alır. Saksıdaki çiçeklerle meşgulken gene kapıdan bir müşteri girer. Kolunda evrak çantası, burnunda kelebek bir gözlük taşıyan müşteri hafif sarhoş taklidi ile konuşur.) KÂTİP- Kolay gelsin çiçekçi abla… ÇİÇEKÇİ KIZ - Buyurunuz efendim… Bir şey mi arzu ettiniz? KÂTİP- Bu da sorulur mu? Bu Dükkâna gelenin elbet bir isteği olacak. Ya bir saksı çiçek ya bir buket yahut da çelenk… (Kendi kendine) Yahu burası amma güzel kokuyor ha… (Çantasından bir kartvizit çıkarır. Çiçekçi kıza verir.) önce kendimi tanıtayım: Ben, İçki-sevenler Derneği’nin Kâtibiyim. Bu cemiyet, daha yeni kuruldu. Bugün, bütün üyelerin katılmasıyla bir açılış töreni yapılacak. Ondan sonra içki, saz… Vur patlasın, çal oynasın… İçkiseverler Derneği nam salacak, nam… Salonu süsleme işini ben aldım üzerime. Üyelerimizin gönlü, gözü açılsın diye, birkaç sepet çiçek yaptıracağım… Haydi, kızım, şöyle en tazelerinden bize bir şeyler hazırla da alıp gideyim… (Kâtip sandalyeye çöker. Çiçekçi kız bu müşteriden de memnun değildir,! ÇİÇEKÇİ KIZ - Efendim, zannedersem burada vaktinizi boşuna kaybedeceksiniz… KÂTİP- (Anlamaz) Kızım benim acelem yok. Ne zaman hazırlarsan o vakit alır giderim. Oraya, buraya koşmaktan daha gazeteye göz atamadım. (Çıkarır, açar) Sen çiçekleri hazırlarken ben de şurada hem okur, hem de biraz dinlenirim… ÇİÇEKÇİ KIZ - Efendim, maksadımı İyi anlatamadım. Çiçeklerim İçki sevenleri sevmezler de… KÂTİP- O da ne demek? Çiçeklerin keyfine göre hareket edecek değiliz ya. Parasıyla değil mi? İstersem, Dükkândaki bütün çiçekleri bir kamyona doldurur, götürürüm… ÇİÇEKÇİ KIZ - İş sizin bildiğiniz gibi değil efendim. Benim çiçeklerim içki sevenlerin değil, Yeşilay kurumunun salonlarını süslemekten zevk alır. Benim çiçeklerim, her felâkete kucak açan, kanat geren Kızılay kurumuna lâyıktırlar… Benim çiçeklerim Çocuk Esirgeme Kurumu’nun baktığı yavruların masum başlarını süslerler. Benim çiçeklerim törenlerde alay alay geçen Mehmetçik’lerin başına Türk Hava Kurumu uçaklarından demet demet serpilmek isterler… Benim çiçeklerim… KÂTİP- (Sinirlenir, bağırır.) Senin çiçeklerin, senin çiçeklerin… Bıktım senin çiçeklerinden… Sanki çiçekler nereye gideceklerini bilirlermiş gibi bana masal söylüyorsun… ÇİÇEKÇİ KIZ - Masal değil, gerçek… İstersen kendileri size söylesinler… (Çiçeklere) Benim nazlı, güzel çiçeklerim. Konuştuklarımızı duydunuz. İçki sevenler Derneği’ne gitmek ister misiniz? ÇİÇEKLER - (Hep bir ağızdan) Boş yere yorulmasın. Biz oraya gitmeyiz. Saksımızda çürür de, Burayı terk etmeyiz! (Kâtibin burnundan gözlük koltuğundan çanta düşer. Onları acele toplar, çiçeklere korku ile bakarak kaçar.) KÂTİP- Üstüme iyilik, sağlık… Üstüme iyilik, sağlık… (Dernek Kâtibinin palas pandıras kaçışına çiçekçi kız güler. Başını sallar. Gene makasla budama işlerine devam eder. Bu sefer Dükkâna soluk soluğa bir müşteri daha gelir. Koşarak geldiği için düzgün konuşamaz.) MÜŞTERİ - Ça… çabuk… ba… bana bir buket çiçek… Ama çok çabuk (Mendilini çıkarır, terini siler.) Haydi çabuk, ne duruyorsun? ÇİÇEKÇİ KİZ - Efendim, şurada bir dakika dinlenin, yorulmuşsunuz… MÜŞTERİ - Yorulmak da laf mı? Yüz metre şampiyonu gibi koşa koşa geldim. ÇİÇEKÇİ KIZ - Çiçek almak için bu kadar aceleye ne gerek vardı? MÜŞTERİ - Uçak kalkıyor, uçak… Daha buradan otobüsle havaalanına gitmek, uçak kalkmadan yetişmek lâzım… ÇİÇEKÇİ KIZ - Seyahate mi çıkıyorsunuz efendim? MÜŞTERİ - Hoppala. Sen gazete muhabiri misin, nesin? Seyahate ben değil, patronum çıkıyor… Gözüne girmek için bir buket çiçek götüreceğim. Seyahatten dönüşünde belki maaşıma zam yapar. Ne yapalım kızım, geçim dünyası… (Saatine bakar.) Eyvah, yirmi dakika kaldı, yetişemeyeceğim. Haydi çabuk ol. (Kalkar.) Yoksa ben şuradan birkaç demet toplar, giderim haa (Çiçeklere atılır. Çiçekçi kız önüne geçer.) ÇİÇEKÇİ KIZ - Yağma yok… Çiçeklerimin bir yaprağına bile dokunamazsınız. Hem siz, patronunuzun görüne girip ondan zam koparmak için çiçek götürmeyi düşüneceğinize işinizi, görevinizi düşünseniz patronunuzu daha çok memnun edersiniz sanırım. MÜŞTERİ - Ben buraya ders almaya değil, çiçek almaya geldim. Paramla değil mi? ÇİÇEKÇİ KIZ - Para ile de olsa çiçeklerim birisini aldatmak, ötekini elde etmek, berikinin gözünü boyamak, hayırsız ve yararsız toplantıları süslemek gibi şeyleri sevmezler… MÜŞTERİ - Tuhaf şey.., Senin, aklından zorun var galiba… ÇİÇEKÇİ KIZ- Hamdolsun, hiçbir zorum yok… Ben çiçeklerimin fikrini ve arzusunu almadan bir şey yapamam… İsterseniz bir kere de onlara sorayım. (Çiçeklere sorar.) Benim duygulu ve sevgili çiçeklerim. Konuştuklarımızı duydunuz. Siz ne dersiniz? ÇİÇEKLER - (Hep bir ağızdan) Hayır hayır gitmeyiz, Ne olursak olalım. Uçakta solmaktansa, Şu dükkânda solalım! MÜŞTERİ - (Elini kulağına koyar, dışarıyı dinler) İşte bir uçak sesi… (Pencereye koşup bakar.) Evet, uçak havalandı. Bizim zamlar yandı. (Sandalyeye yığılır, baygınlık geçirir. Çiçekçi kız raftan bir çiçek alır. Müşterinin burnuna değdirir. Müşteri ayılır. Şaşkın şaşkın söylenerek çıkar, gider.) Uçak havalandı, zamlar yandı… Uçak havalandı, zamlar yandı… ÇİÇEKÇİ KIZ - (ön plâna gelir. Bir kenara dayanarak düşünür. Sonra çiçeklere döner:) Gördünüz mü benim güze! çiçeklerim? Sabahtan beridir hiçbir şey satamadım. Gelen müşterilerle gitmek istemediniz. Artık kimse de gelmez oldu. Ben sizi su İle hava ile beslerim ama beni kim besleyecek? Evde annem, kardeşim de benim elime bakıyorlar. ÇİÇEKLERİN KOROSU İyi kalpli sahibimiz. Sen istersen biz gideriz. Ayırmayız iyi, fena, Talihimiz buymuş, deriz… Fenalardan çoktur, inan Bu dünyada iyi insan. Gönlün bir an rahat olmaz. Bu varlığa İnanmazsan. İyilikler, doğruluklar. Fenalığı ergeç kovar. Sabredelim biraz daha, Gün doğmadan neler doğar. (Koro bitince kapının çıngırağı çalınır. Çiçekçi kız sevinir. Üstünü, başını düzeltir. Kapıdan iki küçük çocuk başı görünür.) ÇİÇEKÇİ KIZ - Buyurun çocuklar, gelin. Bir şey mi istediniz? BİRİNCİ ÇOCUK- (Kapıdan başını uzatarak) Ünlü Bahar Çiçek evi burası mı? ÇİÇEKÇİ KIZ - Burası, burası… Buyurun… ÇOCUKLAR - (Etrafa bakınarak girerler.) Günaydın! ÇİÇEKÇİ KIZ - Günaydın kardeşler. Bir emriniz mi var? ÇOCUKLAR - Emir filan yok bizde. Okuldan gönderdiler bizi. BİRİNCİ ÇOCUK - (ötekini göstererek) Şey, öğretmenimiz gönderdi. Dedi ki… İKİNCİ ÇOCUK- (Arkadaşının sözünü keser) Dedi ki çarşıya gidin… Cumhuriyet alanında ünlü, ünlü… BİRİNCİ ÇOCUK - Bahar Çiçekçisi vardır. Ona benden selâm söyleyin… ÇİÇEKÇİ KİZ- Sağ olun çocuklar. BİRİNCİ ÇOCUK - (Yutkunur, tekrarlar) Selâm söyleyin. ÇİÇEKÇİ KIZ-Sağ olun… İKİNCİ ÇOCUK - (Atılır) Selâmdan sonra dedi ki: Bugün okulda müsamere yapacağız. Başarı gösteren çocuklara verilmek üzere oradan karanfil… BİRİNCİ ÇOCUK-Menekşe, İKİNCİ ÇOCUK-Sümbül, BİRİNCİ ÇOCUK - Gül, İKİNCİ ÇOCUK-Gelincik, BİRİNCİ ÇOCUK-Lâle İKİNCİ ÇOCUK - Çiçeklerin en güzellerinden bize bir buket hazırlasın. Alın, gelin dedi. (Arkadaşına) Değil mi? BİRİNCİ ÇOCUK- Evet, öyle dedi… ÇİÇEKÇİ KIZ - öğretmeninizin emri başüstüne… Yalnız bir şey var… ÇOCUKLAR - (İkisi birden) Nasıl şey? ÇİÇEKÇİ KIZ - Benim çiçeklerim birbirini çok severler. Hele şu dükkândan hiç ayrılmak istemezler. Buradan giden arkadaşlarının arkasından günlerce, haftalarca ağladıkları olur… BİRİNCİ ÇOCUK-Ama biz… ÇİÇEKÇİ KIZ - Evet, siz okuldan geldiniz. öğretmeniniz dedi ki gidin, Bahar Çiçekevi’nden karanfil, BİRİNCİ ÇOCUK-Menekşe, İKİNCİ ÇOCUK-Sümbül, BİRİNCİ ÇOCUK-Gül, İKİNCİ ÇOCUK-Gelincik, BİRİNCİ ÇOCUK-Lâle. ÇİÇEKÇİ KIZ - Gibi çiçeklerden bir buket yaptırın alın, gelin… değil mi? ÇOCUKLAR - (İkisi birden başlarını sallarlar) Evet… ÇİÇEKÇİ KIZ - Evet ama cici kardeşler, demin dediğim gibi, benim çiçeklerim pek nazlı, pek Duygulu şeylerdir. Sabahtan beri kaç müşteri geldi İse hiç biriyle gitmek istemediler. Ama sizin güzel hatırınız için bir de kendilerine sorayım. Bakalım, sizinle gitmek isterler mi? BİRİNCİ ÇOCUK - (Hayrette) Kendilerine mi soracaksınız? ÇİÇEKÇİ KIZ - Evet kendilerine soracağım… (Menekşe kılığında giyinmiş olan çocuğun yanına gider) Sen söyle mavi menekşe, okuldan gelen bu küçük müşterilerim İçin yapacağım bukete katılmak ister misin? (Müzik başlar. Tempoya uyarak Menekşe ortaya gelin) MENEKŞE - Menekşeyi en çok seven. Çocuklardır, biliyorum. Bunun için ben onlarla, Koşup gitmek diliyorum. Beni seven, bilen çoktur, Benden güzel çiçek yoktur… (Şarkı bitince Menekşe yerine geçer.) BİRİNCİ ÇOCUK - (İkinciye) Biz yanlış geldik galiba. Burası çiçekçi Dükkânı değil… İKİNCİ ÇOCUK - Ya ne burası? BİRİNCİ ÇOCUK- Canlı bebek mağazası olmasın? İKİNCİ ÇOCUK-Bilmem ki… ÇİÇEKÇİ KIZ - (Gelincik’e doğru gider) Haa. Sen burada mısın Gelincik? Sana git, derim ama kokun yoktur diye seni beğenirler mi bilmem? GELİNCİK - (Kalkar, ortaya gelir) Al tenimin rengi parlar, Al gelinciği her görende. Yeryüzünün en şerefli, Bayrağının rengi bende… Allardan al güzel rengim, Hangi çiçek benim dengim! (Şarkısını söyler yerine geçer.) ÇİÇEKÇİ KIZ - Allah Allah… Hangi çiçeğe sorsam bu sefer hepsi gitmek istiyor. Bu gidişle dükkânı boşaltacaklar… BİRİNCİ ÇOCUK - Çiçekçi abla, sen onları keyfine bırakırsan, bu kapalı yerde hiçbiri kalmak istemez. Hele okuldaki müsamereyi bir duysalar, oraya gitmek için can atarlar… ÇİÇEKÇİ KIZ - Durun bakalım, bir tanesine daha soralım. Bu dükkânımın en nazlı çiçeğidir. Bakalım o ne diyecek? (Gül kılığına girmiş çocuğa sorar) Benim nazlı gülüm. Yoksa sende mi ötekiler gibi düşünüyorsun? Eğer sen de gitmek istiyorsan hiç olmazsa son bir defa güzel sesini duyayım; mis gibi kokunu ciğerlerime çekeyim… GÜL- (Ortaya çıkar:) Çiçeklerin ecesiyim, Benden güzel çiçek nerde? Yediveren gül yüzünden, Bülbül girer türlü derde… Ne karanfil, ne de sümbül.. Şarkı söyler bana bülbül… (Kısa, hafif bir vals yaparak yerine geçer.) BİRİNCİ ÇOCUK- (Arkadaşlarını sahne önüne çeken) Bana bak, ben korkmaya başladım. İKİNCİ ÇOCUK-Ben de… BİRİNCİ ÇOCUK - Biz bu konuşan çiçekleri okula götürürsek; bütün seyircilerin ödleri kopar. ÇİÇEKÇİ KIZ - (Çocuklara) Sevimli, küçük müşterilerim! Görüyorsunuz ki en değerli çiçeklerim bile artık burada kapalı yaşamaktan bıkmışlar. Başka yerler, başka insanlar görmek İstiyorlar. Hakları da var. Ben bile aynı yerde oturmaktan, aynı şeyleri görmekten bıkıyorum. Şimdi söyleyin bana bakayım, okulunuz İçin hazırlanacak buket kime verilecek? Yoksa okulda… ÇOCUKLAR - (İkisi birden] Müsamere var! ÇİÇEKÇİ KIZ - Ne müsameresi? ÇOCUKLAR - 23 Nisan Müsameresi. ÇİÇEKÇİ KIZ - 23 Nisan mı? (Elini birkaç kere alnına vurur.) Ah şu benim dalgın başım. Nasıl oldu da ben Çocuk Bayramı Haftasında olduğumuzu unuttum? BİRİNCİ ÇOCUK - Çiçekçi Abla, sen bugün çok dalgınsın. Deminden beri kaç kez söyledik, okulda müsamere var diye. Bizi öğretmen gönderdi. Dedi ki: Ona benden selâm söyleyin… İKİNCİ ÇOCUK - Selâmdan sonra dedi ki, bugün okulda 23 Nisan Bayramını kutlayacağız. Müsamere-de başarı gösteren çocuklara verilmek üzere bize en güzel çiçeklerden karanfil, BİRİNCİ ÇOCUK-Menekşe, İKİNCİ ÇOCUK »Sümbül, BİRİNCİ ÇOCUK-Gül, İKİNCİ ÇOCUK-Gelincik, BİRİNCİ ÇOCUK-Lâle. İKİNCİ ÇOCUK - Gibi çiçeklerden güzel bir buket hazırlasın. Alın gelin, dedi. (Arkadaşına). Değil mi? BİRİNCİ ÇOCUK - Evet, öyle dedi. Hem çiçekçi Abla, bugün Türk çocuklarının en büyük günü. İnsan onu nasıl unutur? ÇİÇEKÇİ KIZ - Hakkın var kardeşim. ömrüm oldukça bu dalgınlığımı affetmeyeceğim… (Telâşlanır) Ben size şimdi en güzel çiçeklerimden çabucak bir demet yapayım. (Çiçeklere doğru yürür.) ÇİÇEKLER - (Hepsi ayağa kalkmış, ortada canlı bir buket gibi toplanmışlardır.) Biz hazırız… ÇİÇEKÇİ KIZ - Tuhaf şey!.. Bu, ne demek? Belki ben hepinizi göndermeyeceğim. ÇİÇEKLER - (Hep birden] Hep birlikte gideceğiz; Müsamere göreceğiz; Başarılı çocuklara Bin bir çelenk öreceğiz. GÜL - [İki adım önce çıkar.) Böyle mutlu bir günde yurt çiçeklerini birbirinden ayırmak haksızlık olur. Biz hepimiz gitmek istiyoruz. Türk çocuklarının bu en sevinçli günlerinde onlarla bir arada bulunmak, okullarını süslemek bizim için sonsuz bir zevktir. ÇİÇEKÇİ KIZ - Çok doğru söylüyorsunuz. Fakat ÇİÇEKLER - (Hep birden) E, fakat… ÇİÇEKÇİ KIZ - (Üzgün bir sesle.-} Beni yalnız bırakmak Yakışır mı sizlere? Varım, yoğum sevincim, Tek ümidim sizsiniz, Burada öksüz kalırım, Yaşayamam çiçeksiz… ÇİÇEKLER-(HEP BİRDEN:) Okula koşar, gelir Bizleri seven İnsan. Hiç bir kimse unutmaz, Bugün: 23 Nisan! ÇİÇEKÇİ KIZ - (Sevinir) Yaşayın benim sevgili çiçeklerim! 23 Nisan çiçekleri! Haydi öyleyse okula gidiyoruz. Herkes bir saksı olsun. (Sahnedekilerin hepsi, kenarlarda ve raflarda duran saksı ve çiçekleri alırlar. Sahne önünde çiçekten bir halka gibi dururlar. 23 Nisan marşı söylenir.) ÇİÇEKLERİN KOROSU O gündü. Anayurdun Canına can katıldı, “Egemenlik ulusun!” Diye temel atıldı. Yirmi Üç Nisan günü, Yirmi Üç Nisan günü. Dinlensin yerler, gökler Egemenlik türkünü! (Marş bitince çiçek alayı hareket eder, ağır ağır perde kapanır.) İsmail Hakkı SONAT |
23 Nisan
* Yeni Türkiye Devleti’nin yapısının ruhu, milli egemenliktir. Milletin kayıtsız şartsız egemenliğidir.
* Bu memleket tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve sonsuza kadar Türk olarak yaşayacaktır.
ATATÜRK DİYOR Kİ
* Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
* Ulusal egemenlik, ulusun namusudur, onurudur, şerefidir.
* Ulusal egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar yok olur.
* Özgürlüğün de, eşitliğin de adaletin de dayanağı ulusal egemenliktir.
23 Nisan
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 23 Nisan 1935 yılından itibaren kutlanan, Türkiye Cumhuriyeti'nin millî bayramıdır.
23 Nisan 1920 yılında TBMM'nin açılışının birinci yılında kutlanmaya başlanan Hakimiyet-i Milliye bayramı ile Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin 23-30 Nisan'ı Çocuk Haftası ve haftanın ilk gününü de çocuk bayramı ilan ettiği 1929'den itibaren kutlanmaya başlanan bayramdır. Bu iki bayram 23 Nisan 1935 yılında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı adı altında bir araya getirilmiştir.
Hakimiyet-i Milliye bayramı , Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu gerçekleştiren TBMM'nin açılışını kutlamak amacını taşırken ; Çocuk bayramı savaş sırasında yetim ve öksüz kalan yoksul çocukların bir bahar şenliği ortamında sevindirmek amacını taşımakta idi.
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, UNESCO'nun 1979'u Çocuk Yılı olarak duyurmasının ardından, Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği'ni başlatarak, bayramı uluslararası düzeye taşımıştır.
21 Nisan 2009 Salı
20 Nisan 2009 Pazartesi
19 Nisan 2009 Pazar
Kızlar Arasında
Biz kızlar kendimize bakım vermeyi bilen kişileriz. Ve kendimize ilgimiz sonsuzdur. Bunu biliyoruz. Kızların güçlü olduğuna inanıyorsan yapman gereken tek şey: www.kizlararasinda.com a girip "kızların nesi güzel" sorusuna cevap yazmak. Eğer 50.000 den fazla sebep bulunursa Berkecan'ı kız kılığına sokacaklar. Sadece bu değil ,kızların gücünü de Hürriyet gazetesinde herkes görecek. En güzel kız olma sebeplerini bulanların sloganı Hürriyet gazetesinde yayınlanacak.Böylece kızların gücü ortaya çıkacak. Ayrıca toplam" kız olmanın iyi" sebeplerini en yakın tahmin edene 1000 kontör verilecek. Ve daha birsürü hediye var.
Evet kızlar size güveniyoruz. Ben bir tane sebep yazdım siz de yazın kızların gücünü ikiye katlayın. Şimdi de bir video:) Ben bu videoyu bilgisayarıma indirip yüklüyorum. Siz de bilgisayarınıza indirebilirsiniz ama internet sitesinden.
imza:guzeldiyarlar
10 Nisan 2009 Cuma
Pasteur
Louis Pasteur (Lui Pastör) (d. 27 Aralık 1822 Dole, Fransa - ö. 28 Eylül 1895 Saint-Cloud, Fransa) Fransız mikrobiyolog ve kimyager.
Fermantasyon üzerine çalıştığı sırada, mikropların kendiliğinden üremesinin söz konusu olmadığını göstermiştir. Bazı içeceklerin uzun süre saklanmasını sağlamak üzere geliştirdiği yöntem "pastörizasyon" olarak bilinir. Şarbon ve üne kavuştuğu kuduz hastalığı aşısını bulmuştur.
Kişilik
Pasteur, kimyager ve daha sonra bakteriyolog olarak görev yaptığı süre boyunca, tıbbın ilerlemesine büyük katkılarda bulundu. Tıp doktoru olmadığı için, 1800'lü yılların doktorları teorilerine karşı çıktılar. Pasteur, buna rağmen çalışmalarını sürdürdü. Pasteur'ün bakterilerin ya da mikropların gerçekten var olduklarına ve bunların hastalıklara yol açabileceğine olan inancı tamdı. Kendi bildiği yöntemle yaptığı işe ve kendine olan inancını sürdürerek araştırmalarına devam etti.
Londra'da uluslararası bir tıp kongresinde kongre salonuna girdikten kısa bir süre sonra Pasteur kürsüye davet edildi. Pasteur'ün yüzünde hayal kırıklığına uğramış gibi bir ifade belirdi. Pasteur, "İngiltere veliaht (kral adayı) Prens'i buraya geliyor olsa gerek" dedi. "Keşke dışarda dursaydık. Gelişini de izleyebilirdik böylece." Bu içten sözler herkesi çok duygulandırmıştı. Kongre başkanı Pasteur'e "Hayır Bay Pasteur" dedi. "Gelen sizsiniz. Herkesin takdir ettiği ayakta alkışladığı insan sizsiniz."demiştir.
Pastörizasyon yöntemi [değiştir]
Pasteur'ün, özellikle mayalanma olayında ve bulaşıcı hastalıklarda mikroorganizmaların sorumlu olduğunu kanıtlaması, kendiliğinden türeme teorisini çürütmesi, şarap, bira, süt, meyve suyu gibi mayalanabilir sıvıların uzun süre bozulmadan saklanabilmelerini sağlayan "pastörizasyon" adlı konserve yönteminin gelişmesini sağladı.
Bu yöntemde, sütü 63°C'de otuz dakika süreyle ısıtmak ve sonra hızlı bir biçimde soğuttuktan sonra sütü kapalı ve sterilize edilmiş şişelere koymak gerekiyordu. Buna benzer bir yöntem (UHT) sütü mikroplardan arındırmak için günümüzde de kullanılmaktadır.
Pasteur, kimyager ve daha sonra bakteriyolog olarak görev yaptığı süre boyunca, tıbbın ilerlemesine büyük katkılarda bulundu. Tıp doktoru olmadığı için, 1800'lü yılların doktorları teorilerine karşı çıktılar. Pasteur, buna rağmen çalışmalarını sürdürdü. Pasteur'ün bakterilerin ya da mikropların gerçekten var olduklarına ve bunların hastalıklara yol açabileceğine olan inancı tamdı. Kendi bildiği yöntemle yaptığı işe ve kendine olan inancını sürdürerek araştırmalarına devam etti. Londra'da uluslararası bir tıp kongresinde kongre salonuna girdikten kısa bir süre sonra Pasteur kürsüye davet edildi. Pasteur'ün yüzünde hayal kırıklığına uğramış gibi bir ifade belirdi. Pasteur, "İngiltere veliaht (kral adayı) Prens'i buraya geliyor olsa gerek" dedi. "Keşke dışarda dursaydık. Gelişini de izleyebilirdik böylece." Bu içten sözler herkesi çok duygulandırmıştı. Kongre başkanı Pasteur'e "Hayır Bay Pasteur" dedi. "Gelen sizsiniz. Herkesin takdir ettiği ayakta alkışladığı insan sizsiniz."demiştir.